Adana, Türkiye’nin bir ili veyahut en kalabalık altıncı şehridir. 2019 yılı verilerine nazaran 2.237.940 nüfusa haizdir. İlin yüzölçümü 13.844 kilometre2‘dir. İlde kilometre2‘ye 160 şahıs düşmektedir. (Bu sayı en fazlaca Seyhan ilçesinde 1787 kişidir.)
01.02.2018 TÜİK verilerine nazaran 4’ü anakent ilçesi (Seyhan, Yüreğir, Çukurova, Sarıçam) olmak suretiyle toplam 15 İlçesi veyahut belediyesi vardır. Bu ilçelerde 831 mahalle bulunmaktadır.
Türkiye’deki altıncı önemli metropolitan alan olup ülkenin önde gelen bir ziraat, tecim veyahut kültür merkezidir. Türkiye’deki maden zengini 4. bölge olan Adana; krom, demir, manganez, kurşun veyahut çinko yatakları açısından ehemmiyet taşımaktadır.
Adana’nın merkezi; Mersin, Adana, Osmaniye veyahut Hatay illerini kapsayan coğrafi, iktisadi veyahut kültürel bir bölge olan Çukurova’nın merkezinde bulunur. Ortalama 5,62 milyon insana ev sahipliği icra eden bölgenin önemli bir kısmı, tarıma oldukça elverişli, geniş veyahut düz bir arazidir.
Adana’nın tarihçesi 3.000 yıl kadar öncesine dayanmaktadır; bölgedeki arkeolojik bulgular Paleolitik Asır‘a değin uzanan insan yerleşkelerini gün yüzüne çıkarmıştır. Arkeologların taş bir duvar ile bir kent merkezi buldukları Tepebağ Höyüğü Neolitik Asır‘da inşa edilmiştir ile Çukurova bölgesindeki en antika kent olarak düşünülmektedir. Adana isminde bir yer Sümer destanlarından kabul edilen Gılgamış Destanı’nda söz edilmektedir; sadece bu çalışmanın coğrafyası sözü geçen yerin konumunu belirlemek perspektifinden oldukça muğlaktır.
Hattuşaş (Boğazkale)’de mevcut olan Hitit Kava yazıtlarına gore Kizzuwatna, MÖ 1335 dolaylarında Hititlilerin koruması altında Adana’yı yöneten ilk krallıktı. Hem de kent Uru Adaniya ile sakinleri ise Danuna olarak anılırdı. MÖ 1191-1189’a rastlayan yıllarda Hitit İmparatorluğu’nun çöküşüyle başlamış olan batı kaynaklı akınlar ovanın denetiminin oldukça sayıda ufak çaplı krallıklara geçmesine niçin olmuştur, akabininde de Asurlular, MÖ 9. yüzyıl; Persler, MÖ 6. yüzyılda MÖ 333’te Büyük İskender; Selevkoslar; Kilikya korsanları; Romalı devletadamı Pompey; ile Kilikya Ermeni Krallığı (Kilikya Krallığı) bölgenin denetiminde söz sahibi olmuşlardır.
Adana’nın tarihçesi aslı itibarıyla Tarsus’un tarihçesiyle bir bağlantısı vardır; Seyhan Nehri’ne komşu olan bu iki şehrin konumu dere tarafınca değiştirildiğinden bu şehirler çoğunlukla aynı şehir olarak anılır ile adı de asırların seyrine gore değişmiştir. Romalılar döneminde Adana’nın göreceli olarak azca bir ehemmiyet arz etmekteydi ile bu sıralarda bölgenin metropolü konumunda Tarsus bulunmaktaydı. Gnaeus Pompeius Magnus devrinde ise kent Kilikya korsanları perspektifinden bir hapishane olarak kullanılmıştır. Birkaç yüzyıl sonrasında şehirde doğuya giden Roma askeri yolu üstünde mahalli bir istasyon konuşlanmıştır. MS 395’te Roma İmparatorluğu’nun kati çöküşünün peşinden bölge Bizans İmparatorluğu’nun bir parçası haline gelmiş ile muhtemelen Julianus’un hükümdarlığı zamanında gelişmişti. Yetişkin köprülerin, yolların, hükûmet binalarının, sulama ile fidanlıkların inşasıyla birlikte Adana ile Kilikya bölgenin en büyük ile gelişkin tecim merkezi haline gelmiştir. Bilhassa Kilikyalılar devrinde Ayas (bugünkü adıyla Yumurtalık) ile Kozan (antika adıyla Sis) bölgedeki öteki koca kent ile yönetim merkezleriydi.